23 Ağustos 2008 Cumartesi

Namaz ve Düşünce ve Duygu Kalıpları

Namaz ibadeti, dinin direği olarak tanımlanmış, düzenli ve düzgün olarak yerine getirilmesinin insanı geliştireceği, hatalarını düzelteceği ifade edilmiştir. Sanırım kişisel bir görüş değil bir çok insanın ortak gözlemi ve itirafı olacaktır ki kendisi bu ağır sorumluluğunu yerine getirmekte her zaman başarılı olamıyor. Bunun temelinde sanırım sorumluluk duygusuyla düzenli olması koşulunu sağlayabilsek bile düzgün kısmındaki takılmalar yatıyor; düzgün olması da düzenliliğin sonuç verebilmesi için şart olarak görünüyor.

Düzgün bir namazın belirtisi namazın kişiye olan faydasıdır. Allah'ın bizim ibadetlerimize ve duamıza ihtiyacı olmadığını, sonsuz mükemmele her hangi bir katkımız olamayacağını biliyoruz. Yani bunların amacı kendimize olan katkıları ve hayatın doğrularını keşfedebilmemizin aracısı olmaları. Ve görevimiz kendimizi bu katkılardan mahrum bırakmamak. İslam'ın bu dünyadan elini eteğini çeken başka dinler gibi sadece ahiret hayatını bildirmek için değil bu dünyadaki hayatımızı ideale yöneltmesi için de var olduğunu biliyoruz. Zaten dinin faaliyet alanı insanın iradesiyle yollarını çizme hakkına sahip olduğu bu dünya olmalıdır. Namazın da bir görev bilinciyle gerçekleştirilmesi kadar, ideale yaklaştıracak kazançların edinildiği bir tecrübe olarak algılanması ve yaşanabilmesi gerekmektedir. Sadece okunması gerekenlerin ağızla tekrar edildiği değil düşünmeye yönlendiren bir süreç olmalıdır. Beden ve ağzın paralel davranışının ötesine geçmelidir. Bana öyle geliyor ki namazda sadece Kur'an-i Kerim ayetlerinin okunmasının farz olması da namazın asıl amacının yapılan hareketlerin de psikolojik etkileri ile birlikte düşünce ve duyguları harekete geçirmesi olduğuna işaret ediyor.

Ancak günlük hayatın telaşlarına kendisini kaptıran insanın zihni namaza başlarken malesef bu etkilere yeterince açık bir vaziyette olamıyor. Düzenli olarak kılma yönünde kendisini disipline eden bir insan için bu yeterli olmamaktadır, aynı zamanda bu zihni geçişi yapabilmesi için de kendisini belirli bir disipline sokabilmelidir.

Bu disiplini sağlamayı kolaylaştırabilmek için belirli düşünce ve duygu kalıplarının insana
her namazda bir nevi yeniden yüklenmesi gibi bir düşüncem var. Aslında bunun düzgün şekilde namaz kılmayı başaran bir çok insanın sözlü olarak ifade etme gereği hissetmediği, benim ancak görebildiğim bir fikir olması ciddi bir ihtimal. Düşünce ve duygu kalıbından kastettiğim, belirli çıkış noktalarından dallanarak ve her insanın kendi tecrübelerine göre şekillenip zenginleşerek insanda beliren bir düşünce ve duygu kümesi. Bunu insanın belirli bir dönemde çok kez dinlediği bir şarkıyı daha sonra dinlediğinde tekrar o dönemdeki duygu ve düşüncelerini hatırlamasına, o döneme sanki geri döndüğünü hissetmesine benzetiyorum.

Aslında bir yandan her rekatta okunan Fatiha Suresi'ni de böyle bir tetikleyici olarak görmek bana olası geliyor. Hatta bazen benzer çabalar dahilinde sıklıkla Fatiha'nın anlamını düşünerek namaz içindeki disiplinimi korumaya çalıştığımı hatırlıyorum. Fatiha'nın Kur'an-ı Kerim'in giriş suresi olarak içerdiği anlam zenginliği, kapsayıcılığı ve bir dua olması da buna destek oluyor. Her rekatta okunmasını da sadece aynı sözlerin tekrar edilmesi değil farklı düşüncelere yol verecek bir kapı olması şeklinde algılıyorum.

Dinin önerdiği ahlaki değerlerin, dünya ve ahiret hayatına yönelik bakış açısının, herkesin kendine özgü olarak bulabileceği şükür nedenlerinin, geçmiş deneyimlerin, günlük hayattaki hataların vs. gözden geçirilmesi bu düşünce ve duygu kalıplarının oluşturulmasında kullanılabilir. Her insan kendinde gördüğü eksikliklere veya verdiği öneme göre belirli konuları bu kalıba ekleyebilir. Namaza başlayınca bu düşünceler kolayca hatırlanarak tekrar edilmek suretiyle zihni geçiş kolaylaştırılabilir ve bu noktalardan farklı düşüncelere ulaşmaya çalışılabilir. Yine namaz içerisinde meydana gelen kopuşlarda bağlantıyı tekrar kurmakta kullanılabilir.

Allah düzgün namazlar kılmamızda yardımcımız olsun ve yapabildiğimiz ölçüde kabul etsin.